18 Haziran Basın ve Kamuoyuna Duyuru

BUNCA ÖLÜM, YARALI YETMEDİ Mİ? ŞİMDİ DE YÜZLERCE GÖZALTI NE İÇİN

Gezi parkındaki ağaçları kesen, parkta çadır kuranlara sabahın beşinde gaz bombaları ve tazyikli sularla saldıran, buna tepki gösteren milyonların üzerinde kimyasal madde içeren sular, plastik mermiler kullanan polis, şiddete devam ediyor. Bununla birlikte polis desteğindeki eli sopalı ve bıçaklı saldırganlar devreye sokuluyor.

Dört kişinin ölümüne neden olan, Ankara’da Ethem Sarısülük’ü kurşunla öldüren, onlarca kişiyi sakat bırakıp ağır yaralayan iktidar anlayışı şimdi de “CADI AVI” başlatmış bulunuyor. Parkına sahip çıkan, taleplerinde ısrarlı olan ve daha fazla özgürlük talep eden yüzlerce yurttaşımız yine sabahın kör karanlığında evlerinden gözaltına alınmaya başlandı. Demokratik haklarını kullanan yurttaşlarımıza polis şiddeti, şimdi de gözaltı ve tutuklamalarla devam ettirilmek isteniyor. Meslek Odalarına ve partilere yönelik tutuklamalar artarak devam ediyor. Korku ve baskıdan medet umuluyor.

Bugün itibariye tespit edilebildiği kadarıyla her an artmakla birlikte İstanbul’da 253, Ankara’da 142 kişi gözaltına alınmış durumda. Ülkenin her tarafında bu yönlü uygulamalar devam ediyor. Gözaltına alınan herkesin bir an önce serbest bırakılmasını ve bu anti demokratik tutuma son verilmesini istiyoruz.

Bu ülkeyi yönetenlerin, öncelikle bugün itibariyle, ülke çapında 59’u ağır, 7 bin 822 yaralı yurttaşımızın sağlık durumuna dair açıklama yapmalarını, bu ağır tabloya ve 4 yurttaşımızın ölümüne yol açan sorumlulardan hesap sorulmasını, görevden alınmalarını ve adli mercilere sevk edilmelerini bekliyoruz.

Bilinmelidir ki, yurttaşlarının demokratik taleplerine karşı polis şiddeti ve ardından kitlesel gözaltı ve tutuklama yönteminin devreye sokulması bu ülke halklarının çok iyi tanıdığı bir devlet geleneğidir. Bu Hükümet de bunu görülmemiş düzeyde bugün sürdürmektedir. Bu ülkenin yaşadığı her darbe dönemi, her otoriterleşme çabası bu tür kitlesel tutuklamalarla yaşandı. Gezi Parkı direnişinin kitleselliği, meşruluğu, barışçılığı ve yaratıcı zekâsı bu demode olmuş otoriter yöntemleri bertaraf etme yeteneğine sahip olduğunu gösterdi ve hala göstermeye devam ediyor. Yürüyen yüz binlerden, “duran insanları”na, tencere tava çalanından, insan zinciri kuranına kadar her yeri, her anı demokratik tepkilerinin gösterildiği zeminlere dönüştürebildi.

Bugün itibariyle Taksim’den başlayıp ülkenin dört bir yanına yayılan taleplerin yurttaşlarımızın talepleri haline geldiği ve bundan vazgeçmeyecekleri görülmelidir. Ağaçları kesenler bugün belediye aracılığıyla parka yeniden ağaç ve çiçek dikerek özeleştiri mi yapıyor? Oysa bu tutumun halka açıklanması ve özür dilenmesi daha yararlı olacaktır. “İsteseniz de istemeseniz de bu parkı yıkarız, ağaçları keseriz, size mi soracağız” diyenler bu halka sorulmadan parkı yıkamayacaklarını, halkın taleplerini görmezden gelemeyeceğini anlamış durumda. Şimdi Topçu Kışlası Projesinin iptal edildiğinin açıklanması, sorumluların görevden alınması ve gaz bombası gibi insan sağlığına zarar veren madde kullanımından vazgeçilerek, gözaltına alınanların serbest bırakılması toplumsal barış için çok önemlidir.

Taksim dayanışması milyonların bu talep ve beklentilerini yansıtmayı sürdürürken, gözaltındaki ve hastanelerde yatan yaralı yurttaşları yalnız bırakmayacak, yaralılar iyileşinceye gözaltılar serbest bırakılıncaya kadar bütün gücüyle ses çıkarmaya devam edecektir.

TAKSİM DAYANIŞMASI

SÖYLEYECEK SÖZ BULAMIYORUZ, ÜLKEMİZİN BUNU HAK ETMEDİĞİNİ BİLİYORUZ!

Basın ve Kamuoyuna,

SÖYLEYECEK SÖZ BULAMIYORUZ, ÜLKEMİZİN BUNU HAK ETMEDİĞİNİ BİLİYORUZ!

Şu an sınavda olan öğrenci arkadaşlarımıza başarılar diler, babalar gününü kutlarız. Bu sınav süresince öğrenci arkadaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları bütün problemlerin ve çocuklar, babalar hakkında duyulan tüm endişelerin sorumlusu ülkemizde kutuplaşmadan medet uman ülke yöneticileridir.

Hükümet, Gezi Parkı’nın yoğun olduğu meydanda hiçbir gösterinin olmadığı bir anda aynı zamanda diyalog sürecinin kurulduğu bir dönemde vahşi bir saldırı gerçekleştirmiştir. Parkı ve yaşamı savunduğumuzda bu bir bahanedir diyenler dün geceki tutumlarıyla gerçekten de AKP hükümeti için parkın bahane olduğunu göstermiş durumdadır. Parkı bahane ederek her durumda polis saldırısı gerçekleştirmek gerçek amacın halkı sindirmek hak talep edemez, ses çıkaramaz hale getirmek olduğunu herkese göstermişlerdir.Yapabildiğimiz tespitlere göre şu ana kadar hastanelere başvuran 150 civarında yaralı vardır, yüzlercesi hastanelere gidememiştir. İstanbul Valisinin inandırıcılığını yitirmiş tüm açıklamalarına rağmen ne yazık ki hayati tehlikesi olan yurttaşlarımız hastane yoğun bakımlarında yatmaktadır. Plastik mermi yaralanması söz konusudur. Seyyar revirler dağıtılmış, hastanelere su sıkılmış, yurttaşlarımızın kendilerini gazdan korumak için kullandıkları gaz maskelerine, ilaçlara el konulmuştur. Her zamankinden farklı olarak alerjik cilt reaksiyonuna neden olan tazyikli suyun içeriği yetkililer tarafından halen açıklanmamıştır.

Hükümet insanlık suçu işlemiştir.

Çok sayıda gözaltı gerçekleşmiştir. Gezi Parkı’nda insanların şahsi eşyalarına el konulmuştur. Basının izlemesine izin verilmeyerek, saldırının delilleri karartılmaya çalışılmaktadır. Polis kasklarındaki numaralar kapatılmıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, başbakan diyalog esnasındaki saldırgan tutumunu bizzat bu ülkenin kolluk güçlerine suç işlettirerek devam ettirmekte ve diyalog yolunu tıkamaktadır. Gözaltına alınanlar derhal serbest bırakılmalıdır.

Gezi Parkı, Taksim meydanı ve bütün deliller kamuya açılmalıdır.

Dün akşam Gezi Parkı’na yapılan saldırı ve gece boyunca dayanışma içerisindeki halkımıza yapılan saldırı siyasi iktidarın ülkeyi yönetemediğini, sorumluluklarını yerine getirmediğini halkını katletmek amacında olduğunu göstermiştir. Gece boyunca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından ulaşım araçlarının yasaklanması yapılan saldırının boyutlarını göstermektedir. Hükümetin halka karşı düşmanca bir tavır içine girdiği görülmektedir.

İnsani ve haklı taleplerimizden vazgeçmiyoruz. Gezi Parkının park olarak kalmasını, polis şiddeti ile can alanların görevden alınıp yargılanmasını, biber gazı, plastik mermi vb. kullanımının yasaklanmasını v e yurttaşların başta Taksim olmak üzere ülkemizin her yerinde şehrin alanlarında özgürlük taleplerini haykırması önündeki engellerin sonlandırılmasını istedik. Bu talepler ilk günden sonra Taksim Dayanışmasının talepleri olmaktan çıkıp Türkiye’nin, milyonların talepleri haine geldi. Bu taleplere yönelik adım atılmaması yurttaşlarımızdaki öfke duygusunu arttırdı. Öncelik halkın tepkisinin görülmesi, çağrısının duyulması, beklentilerinin karşılanmasıdır. Acilen halka uygulanan şiddetin derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Bugün saat 16.00’da hükümetin halka uyguladığı şiddet sonucu hayatını kaybeden yurttaşlarımız için Taksim Meydanında anma töreni düzenleyeceğiz. Bütün gösteri ve törenlerimiz barışçıl ve şiddet içermemektedir. Şiddet hükümetin emri ile halka saldırarak gerçekleştirilmiştir. Emniyet güçlerinin müdahale etmediği her ortam barışçıl ve kardeşçedir. Dolayısıyla dün geceki saldırı, akabinde, hakkını talep eden, ülkemizde ve İstanbul’da sokakta olan yüzbinlerce insanımıza uygulanan bu terör biran evvel durdurulmalıdır. Ankara’da polis kurşunu ile öldürülen Ethem Sarısülük’ün cenazesine saygı gösterilmelidir.

20 gündür yaşanan bu halk tepkisini ancak bu tepkiye yol açanların atacağı somut adımlar durdurabilir. Gezi parkında ağaçlardan başlayarak yurttaşların hayatına müdahaleye dönüşen bu saldırgan tutumdan geri dönüş yine Gezi Parkından başlayarak yurttaşların yaşamına müdahale edilemeyeceğine dair net tutumlarla hayata geçebilir. Halkımızı dünyanın bütün halklarını, bütün kurumlarını, halkımıza karşı uygulanan bu şiddetin durdurulması ve taleplerinin karşılanması için dayanışmaya çağırıyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI

BASINA VE KAMUOYUNA

16 Haziran 2013, Gece 01:20

Mahkeme sonuçlanıncaya kadar Gezi Parkının park olarak kalacağı sözünü veren yöneticiler, Gezi Parkını, İstanbul’u ve ülkemizi savaş alanına çevirdi!

15 Haziran akşam saatlerinde emniyet güçlerinin Gezi Parkı’na yapmış olduğu baskını kınıyor, kadın, çocuk ve yaşlıların parkta olduğu sırada, plastik mermiler, yoğun gaz ve ses bombaları ile yaptıkları saldırının bir insanlık suçu olduğunu bildiriyoruz.

Saldırı an itibariyle başta Taksim Meydanı ve çevresi olmak üzere tüm yurtta devam etmektedir.

Savaş koşullarında dahi görülmeyecek bir şiddetle yapılan saldırı esnasında Gezi Parkı ve Divan Otel’indeki revirler dahi saldırıya uğramıştır.  Şu an ülkemizin dört bir yanında ve İstanbul’un her köşesinde halkımız hükümetin bu saldırısını protesto etmekte ve Taksim’e doğru yürümektedir.

Şu an itibarıyla yapılan saldırının bilançosunu tespit etmeye çalışıyoruz. Şimdiye kadar defalarca güvenilirliğini yitirmiş valisinden, emniyetine kadar yapılan açıklamalar inandırıcı değildir. Sayısını henüz tespit edemediğimiz gözaltılar ve yüzlerce yaralı ilk elden tespit ettiklerimizdir. Plastik mermi ile vurulanlar, hastaneye gidemeyen onlarca yaralı vardır.

Dayanışma temsilcilerimizin Başbakan ile yaptığı görüşme akabinde; Taksim Dayanışması bileşenleri bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceğini demokratik ve açık bir biçimde tartıştıkları anlarda bu saldırı gerçekleşmiştir. Parkın içinde nasıl bir planlama yapılacağını kararlaştırmaya çalıştığımız ve Taksim meydanında hiçbir gösterinin olmadığı bir anda yapılan bu saldırı gösteriyor ki; Başbakan’ın niyeti bu ülkede toplumsal kutuplaşmayı arttırmak ve halkını ezerek otorite hırsını tatmin etmektir.

Çünkü Taksim Dayanışması olarak herkese açık olan karar alma süreçlerimizde hepsi de ülkemizin meşru ve yasal emek/meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve bütün gönüllü katılımcılarımız olarak haklı ve insani taleplerimizin takipçisi olacağımızı ilan etmiştik. Aynı zamanda Gezi Parkı’nda çadırlarımızı ve kalış biçimimizi düzenleme faaliyetleri ile meşguldük.  Bu tablo gerek sanatçı ve gerekse milletvekilleri tarafından kamu görevlilerine iletilmişken yapılan saldırı, bu ülkede kamu düzeninin bizzat siyasi iktidar tarafından bozulduğunu göstermektedir.

Taksim Dayanışması olarak aşağıdaki çağrıları acil olarak yapıyoruz;

  1. Emniyet güçlerinin bu vahşi saldırısı durdurulmalıdır. Bu gece ve yarın olacak olaylardan bütünüyle siyasi iktidar sorumludur.
  2. Basın kuruluşları açıklamalarımızın halkımıza duyurulması konusunda yardımcı olmalı, halkına savaş açan bir siyasi iktidarın dezenformasyonundan halkımızı korumalıdır.
  3. Bu sert polis müdahalesi sonucunda yaralanan yurttaşlarımızın sağlığından endişeliyiz. Gönüllü hekimlerin engellemesi durdurulmalı, 112 ambulans başta olmak üzere mevcut kamu sağlık kurumları acilen güçlendirilmelidir.
  4. İstanbul’un her yerinden on binlerce kişi Taksim’e yürümektedir. Halkımızın bu yürüyüşünün engellenmesi mümkün değildir.

TAKSİM DAYANIŞMASI

Gezi Parkı’nı Kazandık! Taleplerimizin Takibine Devam Ediyoruz

Taksim Gezi Parkı’nda ağaç katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, park sınırlarını aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşların on bir yıllık AKP İktidarına karşı birikmiş olan öfkesi ile buluştu. Milyonlarca insan sokaklarda meşruluklarından ve yaratıcılıklarından taviz vermeden direnişlerinin 18’inci gününü tamamladılar.

Ülkemizin tanık olduğu en büyük hak arama mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer alan bu direniş daha ilk günden başlayarak yoğun polis şiddetinin hedefi oldu. Yaşam hakkı dahil tüm insan haklarının ayaklar altına alındığı bir sürecin içindeyiz. Ancak bu davranış; kalabalıkları dağıtacağı yerde büyüttü, birbirlerini mücadele içinde tanıyan insanların dayanışmasını güçlendirdi, bütün canlıları boğan gaz bombalarının altında her türlü şiddete karşı sokakları doldurdu, direnişi birleştirdi.

Direnişin başlangıcından beri ortaya konulan son derece açık ve haklı talepleri hükümet öncelikle görmezden geldi. Ardından direnişi bölme, provoke etme ve meşruiyetini zedeleme çabaları içerisinde oldu. Ancak ülke ve dünya kamuoyunun tepkisini çeken bu yaklaşımlar başarıya ulaşamadı.

Bu süreçte yaratılan şiddet ortamının bir sonucu olarak 18 gün içerisinde 4 yurttaşımız; Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı hayatını kaybetti. Pek çok yurttaşımız görme, işitme ve uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralandı. Hayatını kaybedenlerin acısını yüreklerimizde hissediyor ve en temel demokratik haklar kullanılırken öldürüldüklerini hatırlatıyoruz. Henüz bu ölümlerin sorumluları hakkında ciddi bir işlem başlatılmamış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz, bu şiddetin sorumlularının yargı önünde hesap vermesinin takipçisi olacağız. Ayrıca keyfi gözaltı politikaları nedeniyle birçok kişi halen gözaltında tutulmaktadır. Direnişe katılanlar ve Taksim Dayanışması olarak ülkenin dört bir yanında gösterilere katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Bu süre içerisinde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklılıkların zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. İktidarın üzerinden yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında milyonlarca insan ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve özgürlüklerine sahip çıktı ve bir özgürlük alanı olarak şiddete karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi.

Gezi Parkı eylemleri ardından ülke artık “yeni bir güne uyanmıştır”.

Bu mücadelenin sonlandırılması değil büyütülmesi ön koşuldur. Kitleselliği, yaratıcı zekası, hukuki haklılığı, kadın ve genç karakteri, bu güne kadarki başarısını sağladığı gibi bundan sonraki adımlarının da teminatıdır.

Herkesin biat etmeye zorlandığı bir iklimde özellikle sokakta kararlı ve dik duruş sergileyerek ülkenin kaderini etkileyen bu toplumsal duyarlılığın yukarıdan aşağıya alınacak kararlarla yönetilmesi, direktiflerle adım attırılması söz konusu değildir. Bu duyarlılık, forum ve değerlendirme toplantıları yaparak ve farklı fikirleri zenginlik olarak görüp kendini yenileyerek ilerlemek zorundadır.

Tüm bu demokratik mekanizmalar ne kadar önemli ve değerli ise bu dayanışmaya katkı koyan tüm kişi ve kurumsal yapıların yine tarihsel sorumlukla davranmaları, dayanışmanın biriktirdiklerini ve kazanımlarını hesaba katmaları da o kadar önemlidir.

Bu nedenle 15 Haziran 2013 günü Taksim Dayanışmasının tüm bileşenlerinin gerçek gündemi, ilk günden bu güne ısrarla takipçisi oldukları talepleridir. Taleplerin takibinde ısrarcı olunması aynı zamanda tüm yurttaşlarımız üzerindeki otoriter iklimin dağıtılması çabasıdır.

Ne yapacağımızı soranlara buradan açıklıkla ifade ediyoruz ki; simge haline gelen Gezi Parkı’nı terk etmiyoruz. Mücadelemizle girdiğimiz ve hükümet sözcüsünün “mahkeme sonuçlanana kadar park olarak kalacağını” açıkladığı Gezi Parkı’nda, nasıl kalınacağını da, bundan sonra atılacak adımları da buraya emek verenler olarak hep birlikte bizler belirleyeceğiz. Karşılıklı olarak bütün demokratik tartışma ve değerlendirme mekanizmalarını işleterek günün kazanımlarına uygun olarak dayanışmamızı adım adım güçlendireceğiz.

Gezi Parkı’na girişin polis şiddeti ile engellenmesi karşısında büyük bir kararlılık gösteren, günlerce sokakta direnenlerin parkın yeniden kazanılmasındaki rolü yadsınamaz ve bunu kendi renkleriyle yansıtmalarından daha doğal bir şey olamaz. Ancak, en geniş değerlendirme – tartışma platformlarında çıkan ana eğilim parkta kalışın “Taksim Dayanışması” çatısı altında sürdürülmesi ve parkta yer alan tüm kişi, kurum, parti ve inisiyatiflerin bu çatı altında kendini ifade etmesinin kanallarının yaratılmasıdır.

Direnişimizin 18.gününde 15 Haziran Cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak parkımızı ve yaşamımızı savunmak için nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmayı sürdürüyoruz. Şiddet emirlerini verenler ve 4 yurttaşımızın ölümüne neden olanlar yargılanana kadar susmayacağız. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının ortak iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak zemini olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa karşı dayanışmamızı sürdüreceğiz.

BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!

TAKSİM DAYANIŞMASI

Ethem Sarısülük için, vurulduğu yerde…

Ethem Sarısülük için, vurulduğu yerde…

Arkadaşımız, kardeşimiz, Taksim direnişçisi Ethem Sarısülük, vurulduğu yer olan Kızılay Meydanı’ndan bir anma ile sonsuzluğa uğurlanacak.

Taksim Gezi Parkı direnişinin birinci haftasında, 1 Haziran’da, Ankara Kızılay Meydanı’ndaki destek eyleminde polis tarafından başından kurşunla vurularak yaralanan Ethem Sarısülük 14 günlük hayat mücadelesini ne yazık ki dün öğlen saatlerinde kaybetti.

Ethem Sarısülük 27 Mayıs’tan bu yana polis şiddetine kurban verdiğimiz üçüncü arkadaşımız.

Taksim Dayanışması olarak, Türkiye’nin dört bir yanındaki Taksim direnişçilerini Ethem’i anmaya, Ankaralı arkadaşlarımızı Ethem’i uğurlamaya davet ediyoruz.

Arkadaşımız Ethem’in cenazesini vurulduğu yerden kaldırıyoruz, kaybımıza ve acımıza saygı bekliyoruz.

Taksim Dayanışması

HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ

Taksim Dayanışması tarafından sabah saatlerine kadar süren toplantı ve forumlar sonucunda oluşan açıklamadır.

Taksim gezi parkında ağaç katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, Gezi Parkı sınırlarını aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşların onbir yıllık AKP İktidarına karşı birikmiş olan öfkesi ile buluştu. Yüz binlerce insan sokaklarda direnişlerinin 18’inci gününü tamamladılar.

Bu memleket topraklarının tanık olduğu en büyük hak arama mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer alan bu direniş daha ilk günden başlayarak yoğun polis şiddetinin hedefi oldu. Yaşam hakkı dahil tüm insan haklarının ayaklar altına alındığı bir süreç içindeyiz. Ancak bu zulüm; kalabalıkları dağıtacağı yerde büyüttü, birbirlerini mücadele içinde tanıyan insanların dayanışmasını güçlendirdi, bütün canlıları boğan gaz bombalarının altında her türlü şiddete karşı sokakları doldurdu, direnişi birleştirdi ve bir halk hareketine dönüştürdü.

Direnişin başlangıcından beri ortaya konulan son derece açık ve haklı talepleri hükümet öncelikle görmezden gelme tavrı aldı. Ardından direnişi bölme, provoke etme ve meşruiyetini zedeleme çabaları içerisinde oldu. Yerel ve uluslar arası kamuoyu önünde iktidar meşruiyetini yitirerek amacına ulaşamadı. Haklı direnişimizin baskısıyla taleplerini muhatap alma ve tartışma noktasına geldi. Ancak bu daha başlangıç ve mücadele devam ediyor.

Bu direniş sırasında polis şiddetinin bir neticesi olarak 18 gün içerisinde 4 yurttaşımız; Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı hayatını kaybetti. Pek çok yurttaşımız görme, işitme ve uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralandı. Öldürülen arkadaşlarımızın acısını yüreklerimizde hissediyor ve en temel demokratik haklarını kullanırken öldürüldüklerini hatırlatıyoruz. Henüz bu ölümlerin sorumluları hakkında ciddi bir işlem başlatılmamış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz, bu şiddetin sorumlularının yargı önünde hesap vermesinin takipçisi olacağız. Ayrıca polisin keyfi gözaltı politikası nedeniyle birçok kişi halen gözaltında tutulmaktadır. Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Bu süre içerisinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. Zayıflık olarak kabul edilen çoğulcu demokrasi, çoğunlukçuluğun karşısında bir direniş odağı oluşturmamızı sağladı. İktidarın üzerinden yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında yüz binlerce insan gezi parkında ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve özgürlüklerini savundular. Gezi direnişi bir özgürlük alanı olarak polis şiddetine karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi.

Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir.

Direnişimizin 18.gününde 15 Haziran cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının kolektif iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak bayrağı olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu anda 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz.

BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!

Taksim Dayanışmasından Acil Duyuru

Taksim Dayanışması’nın bugüne kadar bütün kararları tüm bileşenleri ve halk katılımıyla alındı. Bu akşam Başbakan’ın daveti üzerine, Türkiye’nin her yerinde günlerdir sokaklarda, meydanlarda beraberce haykırdığımız taleplerimiz, arkadaşlarımız tarafından bir kez daha iletilmiştir. Her zaman olduğu gibi bundan sonra da sürece dair tüm kararlar hep birlikte alınacaktır. Arkadaşlarımız Taksim’e döndükten sonra görüşmeyle ilgili daha detaylı bilgiler paylaşılacaktır.

Taksim Dayanışma 

Duyuru: Taksim Dayanışması görüşme için Başbakanlığa doğru yola çıktılar

Başbakan Erdoğan’ın bugün akşamüstü çağırdığı sanatçı ve aydınlar, Taksim Dayanışması’nın olmadığı bir görüşmenin meşru olmayacağını düşünerek Dayanışma’dan temsilcilerin de heyette yer almasını talep etmiştir. Bu talep üzerine acil olarak bir heyet oluşturulmuştur.

Heyette yer alanlar; Taksim Dayanışması’ndan temsilcilerimiz Tayfun Kahraman, Derya Karadağ, Eyüp Muhcu, Ali Çerkezoğlu, Beyza Metin, Canan Çalağan, Arzu Çerkezoğlu ve Cem Tüzün; sanatçı ve aydınlar adına katılımcılar Yavuz Bingol, Nebil Özgentürk, Sunay Akın, Ceyda Düvenci, Halit Ergenç, Ali Sunal ve Mahsun Kırmızıgül olarak belirlenmiştir.

Taksim Dayanışması

Gezi Parkı Yaşamdır; Yaşamımızı, Yaşamsal Haklarımızı Her Yerde ve Her Koşulda Savunmaya Devam Ediyoruz!

Temel hak ve özgürlükler oylama konusu yapılamaz. Bir insanın insan hak ve hürriyetlerini, bir toplumun, halkın yaşam özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunamazsınız.
- Recep Tayyip Erdoğan 1 Aralık 2009 AKP Grup Toplantısı

Ülkemizin de imzaladığı uluslararası hukuk anlaşmaları ve Anayasamız çerçevesinde, sağlıklı çevrede yaşama hakkı ve yaşamsal özgürlük taleplerinin, herhangi bir biçimde “referandum” konusu haline getirilemeyeceği açık bir olgudur. Bugün yaşadığımız Gezi Parkı ile özdeşleşen dayanışma süreci, bu hak ve taleplerin toplumsal bir biçimde ifadesidir.

Bu nedenle bir kez daha diyoruz ki “taleplerimizin karşılanması” hukuksal olarak normal koşullarda hükümetin vatandaşlarına karşı görevidir. Kaldı ki yargı konu ile ilgili “yürütmeyi durdurma kararı” vermiştir. Dayanışma yalnızca bu görevi hatırlatmak konusunda ısrarını sürdürmektedir.

Bu anlamda dün akşamki gelişmeler ışığında hükümetin tehdit dilini bırakıp, polis baskını, plastik mermi, gaz bombası ve tazyikli su yerine “referandum” üzerinde bir tartışma başlatmasını, en azından yeni can kayıpları olmayacağı yönünde bir adım ve söz olarak olarak görüyoruz, görmek istiyoruz. Ancak daha sonra hükümet sözcüleri ve Başbakan tarafından yapılan açıklamalarda tehdit dilinin halen sürdürüldüğünü üzülerek görmekteyiz.

Bu açıklamalar halen “referandum” ifadesiyle kastedilenin içinin ne kadar doldurulamaz olduğunu ortaya koymaktadır. Kaldı ki önce Danıştay Başkanı’nın sonra da Başbakan’ın ifadelerinden bu konu ile ilgili referandumun hukuki niteliğinin olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. O yüzden gerçek gündemin, referandumun yapılabilir olup olmadığı ya da nasıl yapılabileceğinden çok taleplere yönelik somut adım atılması olduğunu yineliyoruz.

Bu somut adımlar kapsamında T.C Kamu Denetçiliği Kurumu Taksim’de yaşanan süreçlerle ilgili şikayetler üzerine incelemeler yapmak için Taksim Dayanışması’nın görüşüne başvurmuştur.  Ayrıca bireysel başvuruların da kabul edileceğini belirtmişlerdir.

Parkına ve yaşamına sahip çıkanlarla, betonlaştırma isteyenler arasındaki tartışmanın referandum isteyenler ve istemeyenler arasında bir tartışmaya dönüşmesinin, bunlar için siyasi partilerin mitingler düzenlemesinin ve halkın kutuplaştırılmasının çok tehlikeli olduğunun farkına varmak gerekiyor.

İstanbul’da hiç kimse bu talep ve beklenti ile Gezi Parkı’na gelmedi. Çadırlarda kalıp sabahın beşinde gaz bombalarına maruz kalan binlerce gencin, kadının bu gibi bir amacı hiç olmadı. Yüzbinlerce insan başta Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkını bu sözü duymak için günlerce doldurmadı. Ölümler ve beş bini aşkın yurttaşımızın yaralanması ile sonuçlanan saldırılar referandum yapılsın diye yaşanmadı.  Saldırılar karşısında ülkenin 77 ilinde halkın sokaklara dökülmesine yol açan “gençlere dokunma-özgürlük istiyoruz” haykırışının içinde referandum hiç gündem olmadı.

Alanların beklenti ve talepleri nettir, basittir, insanidir, hukukidir ve meşrudur…

Bu beklentilerin hukukiliği konusunda uyarı yapan Avrupa Parlamentosu kararları son derece açıktır. Taleplere yönelik atılacak her somut adım çok değerlidir ve özenle dikkate alınmalıdır. Polis şiddetine yol açan yetkililerin soruşturularak görevden alınmasını sağlamak, çok daha gerçekçi, çok daha kolay ve toplumsal barışa çok daha fazla hizmet eden bir ilk adım olacaktır.

Bu nedenle, başta hükümet olmak üzere bütün yetkililerin enerjilerini ve sorumluluklarını yeni kutuplaşmalara yol açmayacak çözümlere yoğunlaştırmalarını bekliyoruz. Toplumu ayrıştıracak, oyalayıcı ve belirsiz süreçler oluşturmak yerine, hızlı ve sonuç alıcı adımlar atılmasını istiyoruz.

Yurttaşların her alanda yükselttiği taleplerin irdeleneceği, milyonlarca yurttaşın duygularını yansıtan, gerçek muhatap olarak “TAKSİM DAYANIŞMASI”nın içinde yer alacağı diyalog kanallarının açılacağını umuyoruz. Bütün demokratik kurumları, sanatçıları, aydınları ve medyayı taleplere yönelik somut adım atılması yönünde katkılarını arttırmaya davet ediyoruz.

Tüm bu gerekçelerle, ilk oturduğumuz günkü gibi, yine türkülerimiz, kitaplarımız ve şiirlerimizle, çadırlarımız, uyku tulumlarımız ve tüm taleplerimizle birlikte Gezi Parkında olmaya devam edeceğiz.

17 gündür beklediğimiz gibi buradayız!
Yaşamımızı, Yaşamsal Haklarımızı Her Yerde ve Her Koşulda Savunmaya Devam Ediyoruz!

 

TAKSİM DAYANIŞMASI

12 Haziran 2013 tarihli Basına ve Kamuoyuna Duyuru

TAKSİM DAYANIŞMASI olarak, Başbakan’la gerçekleşecek görüşmelerde, Taksim Dayanışmasını temsil edecek kimsenin davet edilmediğini ve yer almayacağını duyurmak isteriz. Gezi parkı ve çevresinde yaşam hakkını hiçe sayan polis şiddeti acımasızca sürerken yapılacak toplantılar hiçbir şekilde sonuç vermeyecektir.

Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere, Taksim Dayanışması heyeti 5 Haziran tarihinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüşmüş ve taleplerini kendisi aracılığıyla hükümete iletmiştir. Bu görüşmenin ardından iletilmiş taleplere dair hiçbir açıklama yapılmamıştır.

Daha önce de belirttiğimiz taleplerimizi tekrarlıyoruz:

- Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,

- Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, üç yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay ve Adana Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,

- Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama

- 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını TALEP EDİYORUZ.

Ülkenin ve dünyanın dört bir yanında sahip çıkılarak meşruluğu tartışılmaz bir hal alan, açtığımız davalar ve uluslararası evrensel hukuk kriterleri açısından da en temel insan hakları ve demokrasi kriterleri açısında hukukiliği tartışılamayacak olan taleplerimizin takibinde ısrarcıyız.

Sadece Gezi Parkı’nda değil, İstanbul’un ve Türkiye’nin birçok yerinde ve dünyada eylemlilikler devam etmektedir. Saat 19.00’dan itibaren herkesi, taleplerine sahip çıkmaya Taksim’e, Gezi Parkına bekliyoruz.

Buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI